27 Eylül 2019 Cuma

Buzdaki Kız - Robert Bryndza

Buzdaki Kız
Polisiye
Sayfa Sayısı:416
Yabancı Yayınları

Arka Kapak Yazısı:Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Dudakları bir şey söylemek üzereymiş gibi aralanmıştı. Vücudu buzun içinde donup kalmıştı…  O ne ilk ne de sonuncu olacaktı…
Genç bir adam Güney Londra’daki bir parkta, kalın bir buz tabakasının altında bir kadının cansız bedenini bulunca, cinayet soruşturmasını yürütmek için Dedektif Erika Foster göreve çağırıldı.
Buzdaki Kız’ın sakladığı karanlık sır neydi?
Erika gerçeği aydınlatmaya yaklaştıkça katil de ona yaklaşıyordu.
Erika’nın yürüttüğü son soruşturma felaketle sonuçlanmış ve kocasının ölümüne neden olmuştu.
Kariyeri sallantıda olan Erika’nın bu sefer kişisel sorunlarıyla olduğu kadar, daha önce hiç görmediği kadar tehlikeli olan
katille de yüzleşmesi gerekiyordu. Peki ama katil ona ulaşmayı başaramadan Erika katili yakalayabilecek miydi?

Yorumum:Polisiye okumayı küçüklüğümden beri severim.Bunu da indirimli bir kitap alışverişinde almıştım konusunu merak ederek.Ve almamdaki bir diğer etken de başrolün kadın dedektif olması.Şimdiye kadar üç tane kadın dedektif okudum biri Nora Roberts'dan Eve Dallas diğeri Tess Gerritsen'den  Rizzoli ve bu yazardan Erika Foster.Ve okuduğum karakterler arasından en başarılısı Eve Dallas onu okuduktan sonra diğer kadın dedektiflerle onu kıyaslar oldum.Özellikle Tess'in karakterini hiç beğenmemiştim özgüvensiz bir karakterdi.Peki Erika onun için de eh diyeceğim.Kötü diyebileceğim bir özelliği yok ama işte.

Konu güzeldi sonu da ürpertici farklı çıktı.Akıcı da bir kitap yazarın ilk kitabı olduğunu düşünürsek de başarılı olabilir ama benim için ortalamaydı diyebileceğim bir kitap.

Puanım 3/5

19 Eylül 2019 Perşembe

Ya Sonra Bulamazsam Stok Yapmalıyım Adlı Kitap Alışverişi

Kitaplığımda okunmayan kitap sayısı üç hanelere doğru gitmeye başladı ve bu beni korkutuyor.Ama  kendimi şöyle avutuyorum bu türden bir sürü kitap topladım da hepsini birden okumak zorunda değilim.Şimdi okurum ileride okurum.Tarihi aşkın basımının gittikçe azalması ya bulamazsam pdf de okumak istemiyorum kitaplığımda olsun isteği alışveriş yapmamı körüklüyor.Zamanında marketlerden almadım da nasıl olsa alırım diye düşünüp bir kaç tane almıştım.Eskiden bu kadar arşivci değildim kitap konusunda.


Geçtiğimiz aylarda Bkm kitaptan bir kaç eksiğimi almıştım.Ama aklım hala alamadıklarımdaydı.Bu ay yine paramı denkleştirip bunları aldım almadığım bir kaç tane kaldı onlardan da emin olamadım pek yorum yoktu internette olanlar da olumsuz yorumlardı. Julia Quinn 'den beş tane eksiğim kaldı.Lisa Kleypas'dan da iki tane onları da alırsam huzura ermiş olacağım.Gerçi o zamana hala istediğim yazarlar var onları da toplamaya başlarım eksikler hiç bitmez :)


Gelelim alışverişimin ikinci kısmına ikinci el kısmına.Bu kısım resmen yetiştin yetiştin yoksa kapanın elinde kalıyor hesabı.Instagramda bir hesaptan aldım bu kitapları geçen sefer aldığım yer en az 5 tane alabiliyorsunuz tanesi 6 lira.On gün boyunca da kitap eklendikçe seçiyorsunuz.Hesabın bildirimlerini açtım ki sonra kitaplar kalmamış oluyor.İstediğim kalan Judith McNaught kitaplarını aldım ben de.Sonsuza Kadar'ın eski kapaklısını istiyordum kaçırdım yeni çirkin kapaklıyı aldım.

Kitaplar temiz, ucuz düzgün tek sıkıntısı kargolama direk kargo poşetine koyuyor satan kişi bir poşete sarsa çok daha memnun olacağım ya da baloncuklu naylon ben onlara sarıyorum kitapları ki metresi de ucuz ama işte herkes dikkat etmiyor takas olaylarında da bunlar oluyor.İki seferdir düzgün geliyor kitaplar ama hadi bir gün gelmezse.Alışveriş yapıyorum da bir yandan da bunları düşünüyorum.


Kitaplarımın toplu görüntüsü böyle ve hala doymadım hala bakınıyorum ucuz denk getirirsem alıyorum.Ben bunları böyle toplarken umarım diğer okumak istediğim türler de baskı sorununa girmez de ben bu kısır döngü içine sıkışıp kalmam.Kim bilir bunları ne zaman okuyacağım ama kitaplığımda olmaları bende olmaları bile huzur verici.Öyle işte kitaplı günler herkese :)

4 Eylül 2019 Çarşamba

Simyacı - Paulo Coelho


Simyacı 
Sayfa Sayısı:192
Fantastik ,Macera
Can Yayınları 

Arka Kapak Yazısı: Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir `fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir `klasik' kimliği kazanan Simyacı'yı Saint-Exupery'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly). Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir `nasihatnâme': `Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.

Yorumum: Adını hep duyduğum ama okumaya fırsatım olmayan kitap.Sonunda iki gün gibi kısa bir sürede okudum kitap çok akıcı merak uyandırıcı fırsatım olsaydı başladığım gün de bitirebilirdim.Bir gün bir çoban her zaman gördüğü rüyayı yorumlatmak için bir yaşlı büyücü kadına gider oda mısır piramitlerinin altında bir hazinenin onu beklediğini söyler.Buna akıl sır erdiremez çoban ama içini de bir şeyler kemirmektedir.Ve yola çıkar ve hikaye başlar.

Hayatın bize neler getireceğini ya da bizden neler götüreceğini ona rağmen umudumuzu kaybetmememizi gösteren bir eser.Kitapta herkes kendi menkıbesini kendi yazar mesajı var.Bir şeylere bağlı kalmadan aile,çevre gibi etmenlere takılıp kalmasak belki biz de kendi menkıbemizi yazar,hayallerimizin peşinde gitme cesareti gösterebiliriz.

Sonuna doğru rüzgar ile olan kısımları biraz beğenemedim oldu bitti gibi oldu detaylı okumak isterdim ama genel olarak beğendiğim bir kitap oldu.

"Acele etmeden alanı dolaşmaya başladı. Satıcılar barakalarını kurmaya başlamışlardı;şekerleme satan birinin barakasını kurmasına yardım etti. 

Baraka kurulunca satıcı hazırladığı ilk tatlıyı delikanlıya sundu. Delikanlı tatlıyı büyük bir
hazla yedi, teşekkür etti ve yola koyuldu. Biraz uzaklaşmıştı ki, barakayı iki kişinin kurduğu
aklına geldi, bunlardan biri Arapça, öteki İspanyolca konuşuyordu.
Yine de pek güzel anlaşmıştı ikisi.

"Sözcüklerin ötesinde bir dil var," diye düşündü."

*****

""Hazinen neredeyse yüreğin de orada olacak," demişti Simyacı."

Puanum 4/5

1 Eylül 2019 Pazar

Biraz Eylül Biraz İç Dökme


Eylül geldi hoş geldi.Yazı bitiriyoruz aslında bizim burada bitti sayılır eskiler hep der Ağustos'un yarısı yaz yarısı sonbahardır diye.Öyle de oldu akşamları serin oluyor gündüzleri dışarısı hafif sıcak evler iyi bahar havası gibi.Haftaya gideceğimiz tatili de atlatırsak memnun olacağım.Umarım kalabalık değildir de biraz daha rahat geçer tatil.

Aslında konum Eylül değil eylül bahaneydi yazmak için.Biraz içimi dökmek istiyorum.Şu sıralar iyi değilim ruhen olarak.Kafam rahat değil o rahat olmayınca ruhum da rahat değil ve canım bir şeyler yapmak istemiyor.Bir gün istiyorsa diğer gün bom boş hiç bir şey yapmadan geçiyorum.Tamam ya yaparım izlerim nasıl olsa diye kenara alıyorum,daha geçen örgü örmek istiyorum diye başladım bir sıra bile gitmedim kaldı öyle.Kafam rahat olmadığından bir şeylerden keyif alamıyorum yapamıyorum günde iki üç tane film izleyen ben izleyemiyorum afakanlar basıyor moralim bozuluyor.Her şeyi kafaya takıyorum her şeyi ve strese bağlı vücudumda yaralar çıkmaya başladı ezgama diyor doktor bol bol kremleniyorum bir yeri geçiriyorum diğer tarafımda çıkıyor.Nasıl yapacağım bilmiyorum kendimi ruhumu biraz nasıl hafifleteceğim bilmiyorum.Biraz da sanırım bazı şeyleri sürekli ertelediğimden canım sıkılıyor üstüme üstüme geliyorlar gibi geliyor.

   
Bir kaç gündür defterlerimi toparlayacağım.Bu sene farklılık yapıp büyük deftere kullanayım dedim internettekilere özenip ama istediğim gibi olmadı rahat edemedim bazı şeyleri küçük defterime geçirip oradan devam edeceğim geçireceğim de üç beş sayfadır onu bile yapamadım.

Bir ara ne güzel haftalık yazı yazıyordum oda kaldı gitti.Sanki onu da iki hafta filan yazmışımdır ayın yoğun geçtiği zamanlar :) Ağustos ayında yorumunu yazmadığım bir kitap var.Hayırlısı ne diyelim belki gelecek günler daha güzel geçer kim bilir.