17 Nisan 2019 Çarşamba

Neler Yapıyorum #1


Selam herkese hep böyle yazı yazacağım yazacaklarım sonra çok birikiyor diyorum ama yine unutuyorum ve yine hepsi birikiyor.Birazdan çıkacağım çıkmadan önce vaktimi değerlendirmek yazı yazmak istedim.

Geçenlerde Yüzüklerin Efendisi serisini almıştım ilk kitabına başladım daha yeni ortasına geldim şu sıralar günlerim yoğun geçiyor geçmese bitirebilirdim birde şöyle bir huyum var ki sevdiğim kitapları yavaş okuyorum sizde de böyle oluyor mu sanki okumuyor da yaşıyormuşcasına okumak.

Yine bu hafta Mr.Robot'un birinci sezonunu bitirdim.Çok süperdi özellikle son bölümler.Böyle şeyleri çok severim zaten hackerlık filan.İlk iki bölüm diziye alışmak zor olabiliyor ama sonra sizi bağlıyor dizi.Bazı şeyleri tahmin etim bazılarında da şok yaşadım ve bu diziyi izlerken zaman zaman kafanız duman olabilir bu his de çok güzel bence.

Yerli dizilerden de güncel dizilerimden Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz ve Jet Sosyete harici Kuzgun'a taktım şu sıralar onu izliyorum.Hani Çarpışma güzel demiştim ya Kuzgun onu da geçti biraz Çarpışma'yı boşladım diyebilirim.Kuzgun dizisinin konusu da bu senenin popüler konularından biri olan ihanet üzerine intikam.Başrol karakterleri Barış Arduç ve Burcu Biricik ikisi de rollerini çok güzel oynuyor.Kadın karakter suçlu olduğu kadar güçlü de.

Şimdi ne izleyeceğim bilmiyorum eskilerden bir dizi var aklımda araya onu katacağım sanırım izlersem önümüzdeki hafta da onu yazarım.Şimdilik hoş çakalın :)

9 Nisan 2019 Salı

Körlük - Jose Saramago


Arka Kapak Yazısı:Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.

Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.

Yorumum:Ben bu kitabı hem beğendim hem de nefret etti.Nefret ettim çünkü kitabın içinde körlükten dolayı etrafı pislik ele geçirmiş durumda hem gerçek anlamda pislik hemde kötülük anlamında pislik.Okurken olanlardan nefret ediyor kitap bitince ardından eğlenceli bir şeyler okumalıyım diyor insan.Nefret ettim çünkü sonundan bekledim bekledim beklediğim gibi de oldu zaten tahmin ediyordum ama gerisi neydi neden oldu soruları cevapsız kaldı.Eğer ki devam kitabında açıklanıyorsa tamam ama açıklanmıyorsa gıcık bir durum okuyup okuyup cevapsız kalması hoşuma gitmiyor.Kitabı okurken The Walking Dead izliyormuşum gibi hissettim.Filmi de varmış ama daha izlemedim.

Beğendim gerçekten çarpıcı vurucu bir kitap düşündüm de dünyanın başına böyle bir durum gelse kesinlikle böyle olurdu.Zaman zaman kendini tekrar etse de akıcı sayılabilecek bir kitaptı ve birde kitaptaki karakterlerin isimleri yok bu durum da hoşuma gitti insanları betimleyerek yazmış yazar.İlk kör,doktorun karısı gibi bu kimdi düşünmeye hiç gerek olmuyor böylece.

Başka kitaplarını da okumak istediğim bir yazar oldu Jose Saramago,umarım her kitabı böyle pislikler içinde değildir.

Puanım 3/5 

6 Nisan 2019 Cumartesi

The IT Crowd | Dizi Yorumu


Bir dizi düşünün ki içinde normal bir insan yok.Hepsi kafadan kırık.İzlerken çıldırmış olmalı bunlar diyor insan :)

Dizinin konusundan bahsedecek olursam bilgi işlem departmanında çalışan iki geek arkadaşın yanına,bilgisayarın nasıl açılacağını bile bilmeyen bir ilişkiler uzmanı gelir.Ve bu kişi kızdır,şirketin unutulmuş kısmı olan bilgi işlem departmanında bir insan hatta kız görmek çok tuhaftır.Dizi bu üç kişinin etrafında dönmekte bir de garip patronları.Richmond'ı da unutmamak lazım.

2006 yılında yayınlamış 4 sezon ve sadece 25 bölümden bu ingiliz komedisi çok eğlenceli.Bazı bölümler var ki tekrar izlemelik.Favori bölümlerim birinci sezon 1.bölüm,ikinci sezon 2.bölüm geçenlerde terkar izledim ve gülmekten öldüm.Ve üçüncü sezon 4.bölüm.

Ben daha önce ingiliz komedisi izledim mi hatırlamıyorum bu ilk oldu ama güzel diziler bulursam böyle son da olmayacak.Herkese mutlu hafta sonları dilerim.


1 Nisan 2019 Pazartesi

Tepedeki Ev - Shirley Jackson

Tepedeki Ev
Sayfa Sayısı:232
Türü:Gotik,Korku,Gizem


Arka Kapak Yazısı:Çağdaş edebiyatın en gizemli yazarlarından birinden, Shirley Jackson’dan zamana meydan okuyan bir klasik: Tepedeki Ev. Sıradan hayatların ürkütücü yanlarına yönelik ilgisi, insan ruhunun kuytularına teklifsizce girebilmesi ve okurun zihnini kolayca yönlendirebilmesiyle tanınan Jackson, bu romanda korkunun temeline iniyor, zihnin tekinsiz koridorlarında yürüyor. Yürekteki karanlıklar ile ve en ham haliyle duygular, Shirley Jackson’ın ustaca anlatımıyla Tepedeki Ev’in temellerini atıyor ve insan psikolojisi, başlı başına bir dehşet unsuruna dönüşüyor. Algının tuzakları hafızanın yanıltıcılığıyla, geçmişin gölgeleriyle birleşiyor ve Tepedeki Ev, bu usta yazarın kaleminde adeta diriliyor, okurunu kendi dört duvarı arasına çekiyor.
Stephen King’den Neil Gaiman’a varan pek çok yazara ilham veren Shirley Jackson’ın bugün çağdaş edebiyat klasikleri arasında anılan Tepedeki Ev’i, dehşet ve deliliği anlatıyor.

“Tepedeki Ev’e adım atmak, bir delinin zihnine adım atmak gibi… Ürkmeye başlıyorsunuz.” - Stephen King

Yorumum:Bu yazar listemdeydi ama Biz Hep Şatoda Yaşadık adlı kitabını okumak istiyordum.Sonra bu kitabın dizisi çıktı ilgimi çekti ama çok korkutucu olduğunu duydum ondan önce kitabını okumak istedim gerçekten korkunç mu diye ama bana hiç de öyle gelmedi.Başlangıç düzeyinde olabilir.Kitabını bitirdikten sonra da dizinin fragmanını izledim ve kitabından kat be kat korkutucu geldi.Senaryoda değiştirilmiş sanırım fragmandan öyle hissettim.

Kitabın dili akıcı ve merak uyandırıcı ama zaman zaman bu karakterler ne saçmalıyor dediğim de çok oldu konuşmalarına fransız kaldım.Bazı şeylerde havada kaldı sanki pat diye bitti kitap neydi ne oldu pek çözemedim.

Türe pek yatkın olmasam da Tepedeki Ev'in betimlemelerinden ve yaşanan olaylardan dolayı korku türünden çok gotik bir havası da vardı sanki kitabın fragmanda da öyleydi sanki.

Bu ay içinde olmasa da önümüzdeki aylarda dizisini izlemeyi düşünüyorum bakalım kitabından güzel mi içimde öyle bir his varda.Gerçi Netflix yapımı olduğundan fazla da umutlanmak istemiyorum.

Puanım 4/5